Nakışlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nakışlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Şubat 2017 Perşembe

Bebek Yelekleri


Güllü Yelek


Merhaba Arkadaşlar, çok uzun zamandır bloğumla hiç ilgilenmemişim. Şimdilerde İnstagram modası çıktı ya. Bütün millet orada sanki. İnstagramda " hlygencay" veya "Hülya Gençay" olarak çıkıyorum. Beni takibe alırsanız ben de derhal takip ediyorum sizi. Daha ne marifetlerim var. Hepsi orada. 

 

Size çok sevgili arkadaşımın torunu için yaptığım 2 yeleği göstermek istedim. Renklerden de anlaşıldığı üzere torun kız. Yukarıdaki modeli pintereste buldum. Klasik yelek ve hırkalar gibi boyundan başlanıp yekpare örülüyor. Koltuk altına gelince malum kolları ayırıp bir kaç sıra haraşo yapıp kestim. 



Rokoko işini daha önce,  internette videolu anlatımlardan öğrenmiştim.


Çiçekli Kundak Yeleği



Bu yelek yine internette uzun uzun anlatılıyor. Ben Derya Baykalın videosundan yaptım. Kundak yeleği diye geçiyor. Bu yelek daha önce ördüklerimden elimde kalan yünlerle yapıldı. Onun için iki renkli, beyaz kısım gözüme boş bir tual gibi görününce haydi bir resim çizeyim dedim. Nakışla çiçek bahçesi yaptım. 


Ya bu patiklere ne dersiniz. Muhteşem oldu bence, nasıl sevdim anlatamam, belki büyüğünü kendime bile yapabilirim.




27 Kasım 2015 Cuma

Tığ yapmanın kolay yolu.

Tığ işlerken artık ipi parmağa sarmak, sık sık durup yeniden yeniden dolamak, bir süre sonra parmağın kızarıp, zonklaması falan ortadan kalkıyor. Çok güzel fikir değilmi? Ben bayıldım.

23 Kasım 2012 Cuma

Antika Nakışlı Kolye





Annemin çeyizinden bir parça, en az 60 yıllık örtüden çıkartılan elişi nakış. Nakış krep kumaş üzerine çamaşır ipeğiyle sarma işlenmiş, fakat durduğu yerde bazı kısımları eridi. Ben de üzerinde serpme olarak bulunan bu çiçek deselerini çıkartıp, takılarda kullanıyorum.

Art Nouveau tarzı metal çerçeveyi görünce bu nakışla çok uyumlu olacağını düşündüm. Nakışta bulunan çiçeğe çok benzeyen, çiçek oya ile tamamladım. Yine uğur için minik baykuşu çerçeveye taktım. burada satışta :))


22 Kasım 2012 Perşembe

Kanaviçe takılar


Bu yıl kanaviçelerin giyim ve aksesuarlarda kullanılması çok trend biliyorsunuz. Ben de kanaviçe kolyeler yaptım. Gümüş kaplama aksesuarlar, elmas kesim  kuvars taşlar, ipek veya top zincirlerle birleştirdim. Bloğumu açtığımdan beri ilk kez satış yapmaya karar verdim. Daha doğrusu çevrem tarafından teşvik edildim. Emeksensin de satıştayım. 



Yaptığım çantalara da çok talep geliyor. Zamansızlıktan eşe dosta ancak yapabiliyorum. Bir miktar üretebilirsem, yakında onları da satışa koyacağım. Beni destekleyen tüm dostlarıma teşekkür ederim.

5 Ekim 2012 Cuma

Victorian Dönemi Kanaviçe örnekleri





Victorian Döneme ait kanaviçe işlemeleri, farklı kullanım alanları ve desenleri benim malum kitabım "Victorian Crafts" tan alıntıdır. Fotoğrafların üzerine tık tık layınca büyüyor. Daha ayrıntı isteyene desenleri
e-mail atarım.






Bu da harika bir pano, bunu işlemek istiyorum. Ayrıca harfler de armalar için, isim baş harfleri olarak kullanılabirir.


27 Eylül 2012 Perşembe

Açıklamalı Püskül Yapımı


Daha önce de yayınladığım "Victorian Crafts"     adlı kitaptan  püskül yapımıyla ilgili olanları paylaşıyorum. İpek iplik, iri bir delikli boncuk ve iğne ile harikalar yaratmışlar. Perde, yastık püskülü, anahtarlık ve daha başka nerelerde kullanılır, bilmiyorum?


Burada sadece ipliği, boğarak kendinden bir top başlık elde etmiş, bunu denedim. Hafif püsküller için iyi oluyor. Örneğin yastık köşelerine, perde eteklerine vb.

Bu boncukla yapılan bir çalışma, çok şık görünüyor, perdeleri toplamak için kordonla birlikte kullanılırsa çok güzel olur. Ya da koltuk kollarında...

Burada boncuk ayrı sarılıyor. Ortasından geçen bir ipe, iki misli uzun kesilen  püskülün saçak kısmı ortadan bağlanıyor. Sonra da kordonla tamamlamışlar.

Bu posttaki resimler, deniz kabukları postunda da yararlandığım "Victorian Crafts" adlı  kitaptan alıntıdır.

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Otantik Kolleksiyonum



Abartılı bir başlık oldu, kolleksiyon olacak kadar değil ama, ben de kendi çapımda dolaşırken, Anadolu'dan bir şeyler toplamaya çalışıyorum. Örneğin yukarıdaki işlemeyi Manyas Kaplıcalarına gittiğimiz zaman pazardan almıştım. Antika bir çevre, kim bilir kaç yıllık, ama tel kırmaları hala pırıl pırıl duruyor.

Aşağıdakilere gelince, sevgili Banucabirşeyler Banu Hanımın yaptıklarına benzer bu işlemeler, Kazdağlarının eteğinde bulunan Ahmetçe Köyünden. İki tane alınca alttaki keseyi de hediye etmişti yapan hanım. Neden bir fotoğrafını çekmedim, neden ismini almadım diye hayıflanıyorum. Bunlara "Yağlık" diyorlar, kapıların üzerine atılırmış. Alttaki resimde işlemenin bir tarafı düz, bir tarafı ters, ama birbirinden hiç bir farkı yok.

 "Ben fotoğraftan örnek çıkarırım" diyen varsa, daha yakından fotoğraflayıp, burada paylaşırım, sadece yorum bırakın.




 


Alttaki çalışmayı annem küçük bir kızken yapmış, ipek gibi bir yemeni, ama esas güzel olan oyaları... Şeker kağıtlarıyla yapmıştım diyor... Bildiğiniz jelatin kağıdı, bir kaç kat daireler kesmiş, ortalarına da çikolata yaldızından boncuklar yapmış... Kullanmaya kıyamadım hiç, yıkanmaz çünkü, onun için saklıyorum...

                          









8 Temmuz 2012 Pazar

Kaneviçe İşlemeli Havlu


Bu havluyu ben işledim. Kızıma çeyiz olsun, annesinden bir göz nuru kalsın diye... Umarım çok mutlu bir evlilik yapar. Bunları da iyi günlerinde zevkle kullanır.
Ama başka ayrıntılara dikkatinizi çekmek isterim. Sabun Mardin'de "Nahıl" adlı (kadın emeğini değerlendirme koop.) dükkandan almıştım. Doğal sabun üzeri tahta baskı. (Ben şu Mardin'i ne kadar çok sevmişim, ne çok anı, bilgi ve görgü ile dönmüşüm.)
Deniz kabukları, bildiğiniz deniz kabukları üzerine peçete dekupaj yapmıştım, banyoda güzel duruyor.
Bakır eşimin ilgi alanı, bunları eskicilerden, hurdacılardan toplar, kalayını çıkarttırıp, cilalatır.

29 Haziran 2012 Cuma

Benim Gözümden NASRA KADIN




Mardin'e gittiğimiz zaman rehberimiz bizi Nasra Teyzenin evine ziyarete götürdü. Bu, yüzyılı devirmek üzere olan çocuk gözlü kadın bizi çok etkiledi. İnsan sanatla yoğurulursa yürek hiç yaşlanmıyormuş, bunu bir kez daha anlıyorsunuz.
Evi ve eserleri yüzyıllara meydan okuyarak eski bir geleneği günümüze taşımaktaydı...Geçen yıl onu ve eserlerini İstanbul'a getirdiler, sergi açtılar. Basın ve halk oldukça ilgi gösterdi. Bu sergi için yazılmış bir yazıdan alıntı yaptım aşağıya, ama benim gözümden fotoğraflar eşliğinde Nasra Kadın, evi ve eserleri...

Mardinli Nasra Kadının yüreğinden kumaşa dökülen duygular, öyküler, hayaller, 150  yılı aşan bir sanatın günümüze uzanışını sergiliyor. Mezopotamya’nın gizemli, büyülü öyküleri binlerce yıla dayalı insanın ilk yerleşim geçmişinden kadının, sanatın hikayesi’
Adanmış Bir Yaşam: Nasra Şimmes!
600 yıl boyunca Mardin’e kök salmış, sanatıyla kanatlanıp dünyayı dolaşmış Süryani bir aile... Ressam, heykeltraş bir baba… Ve evin küçük kızı: Nasra. 
(...) Kompoziyonları kendi kadar doğal, sıcak, samimi. Göz kamaştıracak canlılıktaki renklerinde, yaşama sevinci ve heyecan; şaşırtıcı bir yalınlık ve beklenmedik bir etki var. Evrensel simgeler, yerel, otantik, özgün bir yorumla ve incelikli soyutlamalarla bambaşka bir çehreye bürünüyor. Onun fırçasından, Anadolu damlıyor. Beyaz patiskaların üzerinde, medeniyetler buluşuyor, kucaklaşıyor, kaynaşıyor, söyleşiyor...  Nasra Şimmes’in işlerinde, Batı’nın mitolojik zenginliğiyle doğunun mistisizmi bir arada. Zorlamasız ve masumca.




Bu bir Şahmaran. Böyle bir yorumu hiç görülmemiştir.



Bu çalışma yeni başlamıştı. Büyük bir bakır siniyi ters çevirmiş ve kumaşı onun üzerine sermişti. Önce dış konturları yapmış, içinin renklendirmesi kalmış.


EVİNDEN AYRINTILAR:







Ev bizimkilerin işgali altında...

26 Mayıs 2012 Cumartesi

Çeyizlerin Dönüşü



Herkesin kendine kaçtığı bir köşe vardır mutlaka. İşte benim köşem de burası. Kitabımı okuduğum, yünümü örüp kafamı boşalttığım köşem. Burayı hazırlarken özellikle çeyizlerden yararlandım. Hani el emeği göz nuru annelerimiz yıllarca uğraşıp yapar da, hani yeni gelinken ilk heves biraz kullanırız. Sonra iş hayatı, çoluk çocuk derken dolaplara kaldırılan, bir ümit belki kızımız evlenince kullanır diye saklanan çeyizlerimiz. Koltuğun yastığı benim çeyizimden fiskos masası kapağı, abajurun üzerindeki çok daha ince bir iş, annemin çeyizinden, küçük örtü mü, bardak altlığı mı bilmem, bir sürü var.

Daha ne detaylar var. Abajurun ayağı olan, antika şarap testisini babamın dedesi Balkan harbinden gelirken getirmiş, papazların hediye ettiğini anlatırmış. Dedem günah diye içindeki şarabı dökmüş. Ne fena, şimdi belkide çok özel bir yıllanmış şarabımız olacaktı...
Abajurun önünde duran fincanlar, en az 30 yıllık, kardeşimizin hediyesi. El yapımı, o zamanlar anadolu folk tarzı, müzikten resime her sanatı etkilemişti... İşte o akımın ürünü... Ama ne güzel değil mi? Her biri birbirinden farklı Anadolu kadın başları...


Dolabın raflarındaki kutuların da her birinin bizim için bir hikayesi var. Bir tanesini paylaşıyorum. Bunu kayınpederim yıllar önce eskicilerden almış. Nur içinde yatsın, antikaya çok meraklıydı. Bir posta ambalajı herhalde, üzerinde bir isim ve adres var. Kimbilir kim?
Belki bir ışıkta sizde yanar benzer değerlendirmelerinizi benimle paylaşırsınız, ya da ilham alırsınız diye yayınlıyorum. Sevgilerle...