Unutuldum unutuldum kurutulmuş güller gibi
Yosun tutmuş duvarlara yazılmış günler gibi
Gece bitmez gündüz bitmez bu yalnızlık hiç bitmez
Ne kavgam bitti ne sevdam ömür geçer gönül geçmez
Her ayrılık bir vurgun değmeyin yaşlarıma
Benden selam söyleyin bütün aşklarıma
Çiçeklerim dökülür her mevsim sonra yeniden açar
Ümidimin boynu bükülür sonra deniz bir daha taşar
Bin defa taşar…
Sezen Aksu
Öğrenci olduğumuz yıllarda, ki o yıllarda çiçekli bahçelerimiz ve yollarımız vardı. Kitapların ve defterlerin arasında böyle çiçekler kuruturduk.
Şimdi sonbahar, hala şehrin sokaklarında çınar ve meşe ağaçlarının kuruyan yaprakları, sarı, turuncu ve kahve rengi dökülüyor. Bunları toplayabilir, ayrıca hediye gelen güzel çiçekleri de kurutabiliriz.
Abajurdakiler, meşe ve sarmaşık yaprakları, ne kadar sade ve güzel olmuş.
Bir de hayatımızdaki sevgililerimizden, o çok sevdiğimiz sevgili insanlarımızdan gelen çiçekler var. Hele eşimizden geliyorsa en kıymetlisi, malum erkekler evlendikten sonra inanılmaz unutkan oluveriyorlar ya!
Ben onları vazoda artık kuruma aşamasına gelmek üzere olunca, sıkıca bağlayıp, düzgün bir demet haline getiriyorum. Sonra baş aşağı karanlık bir dolabın içine asıyorum. (Başaşağı asmamın sebebi, düz durunca boyunlarını büküyorlar.) Orada bir zaman unutuyorum. Sonuç başarılı oluyor.
Ama zamanla toz oluyor, dökülüyor ve atılıp gidiyor. Böyle fanuslarda, cam fanuslu pasta tabaklarının içinde ve kavanozlarda da sergiliyebiliriz. (Bu sonuncu fikri sevdim, kavanozları değerlendirme projelerinden biri olabilir, ilk fırsatta uygulayacağım.)
Mevsim biterken bahçelerdeki ortancalar rengini kaybedip, yeşile dönerek dalında kuruyor ya! Çaktırmadan bahçe duvarına yaklaşıp,onları da toplamanızı tavsiye ederim.
Bu posttaki resimler, deniz kabukları postunda da yararlandığım "Victorian Crafts" adlı kitaptan alıntıdır.